İspanya’ya göç eden Filistinli mülteci ailenin kızı, insan hakları avukatı ve aktivist Amira Şeyh Ali, Avrupa Birliği (AB) liderlerinden artık eyleme geçerek İsrail’e karşı baskıyı artırmalarını istedi.
İspanya’nın başkenti Madrid’de doğup büyüyen ancak kendisini “Sürgündeki Filistinli” olarak tanıtan Amira Şeyh Ali, AA muhabirine, kendisini kimliği çalınmış bir kişi olarak gördüğünü söyledi.
Filistinli kimliklerini kaybetmeleri için asimile edilmek istendiklerini anlatan Amira Şeyh Ali, “Oysa benim durumumda olan dünyada yaklaşık 6 milyon Filistinli var. ‘Filistinliyiz’ diyerek mevcudiyetimizin tanınmasını istiyoruz. Bunu yapmazsak Filistinlileri ortadan kaldırırlar.” dedi.
Filistinli aktivist, “Benim gibi milyonlarca kişi Filistinli mültecilerin çocukları olarak doğmuş olsak da hiçbir istatistik tarafından resmi olarak tanınmış durumda değiliz. Bizi resmen haritadan sildiler. Bu, bir siyonist siyaset.” şeklinde konuştu.
İlk kez 18 yaşına geldiğinde Suriye’deki mülteci kampına giderek babasının ailesini, kuzenlerini tanıdığını anlatan Amira Şeyh Ali, orada yaşadıklarına ilişkin, “Filistinli olarak kendi kimliğimi bulduğuma inanıyorum. Kimliğimin sadece İspanyol olmadığını, keşfetmem gereken bir kökenim olduğunun farkına vardım. Yeniden doğmak gibi bir şey oldu.” dedi.
“Gazze’de olanlar, 21. yüzyılın en büyük soykırımı”
Madrid’de yaşayan, hem avukat hem de aktivist olarak kendisini Filistin davasına adayan Amira Şeyh Ali, ikinci ayını geride bırakan İsrail’in Gazze’ye saldırılarını “21. yüzyılın en büyük soykırımı” olarak nitelendirdi.
Filistinli aktivist, sözlerine şöyle devam etti:
“Kısa bir süre önce Gazzeli bir arkadaşım bana, ‘Gazze, dünyanın en büyük açık cezaevi olarak biliniyordu şimdi dünyanın en büyük mezarlığı.’ dedi. Orada yapılan tam bir katliamdır. Bu durum karşısında Avrupa’nın büyük güçleri de siyonist hareketi tamamen destekliyor. ABD, gerek insani gerekse silah ticareti açısından tüm kaynaklarını İsrail askeri güçlerine aktarmış durumda. Gazze’de bu emperyalist güç karşısında kendini savunacak hiçbir kaynağı bulunmayan, ortadan kaldırılmak istenen bir halk var.”
“Filistinli olarak, hayatlarımızın hiçbir değerinin bulunmadığı kanısının egemen olmasına izin veremeyiz.” diyen Amira Şeyh Ali, şu ana kadar başarısız olan uluslararası toplumun bu katliamı önlemek için çok şey yapabileceğini vurguladı.
Filistinli aktivist, “Uluslararası toplum, Filistin halkına karşı etnik temizlik yapan, apartheid uygulayan bir rejimi izole etmek için halen çok şey yapabilir. 1947’den bu yana bir sömürgecilikten bahsediyoruz. Uluslararası toplumun elinde bu rejimi yalnız bırakmak için yeterli enstrüman var ama siyasi istek yok. Birlemiş Milletler içinde Güvenlik Konseyinin alacağı kararlarla İsrail rejimi yalnız bırakılabilir.” dedi.
“Katliamın sorumluları ve suç ortakları Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalı”
Gazze’deki katliamların sorumlusu olarak sadece İsrailli siyasetçilerin ve askerlerin değil aynı zamanda bu soykırımı onaylayan Avrupalı yöneticilerin de Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanması gerektiğini vurgulayan Amira Şeyh Ali, AB’yi de “İsrail ile ticari ilişkilerini kesmemekle, ABD’nin takipçisi bir dış politika izlemekle, yaşananlara sessiz kalarak katliama suç ortaklığı yapmakla” suçladı.
“Avrupa liderleri, halklarının söylediklerini dinlemeli”
“Avrupa halkı sokaklarda konuşuyor. Avrupa liderleri, halklarının söylediklerini dinlemeli. Soykırımı, apartheidi desteklemeyin.” diyen Amira Şeyh Ali, şöyle konuştu:
“Avrupalı liderler, sokakta seçmenlerinin seslerini dinlemeli ama kendi haklarına rağmen bu soykırım rejimini destekliyorlar. Bu, İsrail’in cezasız kalması için uluslararası düzeyde yarattığı koşullanmanın bir sonucudur. İsrail, cezasız kalma kültürü oluşturdu. Yaptığı tüm soykırım eyleminde kendilerine yeşil ışık yakıldığını düşünüyorlar. Sadece Gazze’de değil Batış Şeria’da da aynı yöntemleri görüyoruz. Bugün bile yaklaşık 10 bin siyasi tutuklu var, baskılar artıyor. Cenin’de taş üstünde taş bırakmadılar. Dünya halkları, Filistin halkının yanında toplanıyor. Avrupa, bu rejimi izole etmek için ekonomik, sportif, kültürel, ticari birçok önlem alabilir yoksa bu katliamın ortağı olacaklar ve şimdiden zaten oldular.”
“Avrupa halkı, İsrail’e karşı gösterilere ve boykota devam etmeli”
Hiçbir şey yapmadan durup sessiz kalmak yerine meydanlara inerek İsrail’e karşı yapılan gösterilerin her zaman önemli ve faydalı olduğunun altını çizen Filistinli aktivist, “Ne kadar çok gösteri, eylem, boykot kampanyası yapılırsa o kadar iyidir. Etkisi daha fazla olur.” dedi.
AB’de İsrail’e karşı en fazla ses çıkartan hükümet olarak gösterilen İspanya’daki sol koalisyon iktidarından artık somut adım atmalarını beklediklerini söyleyen Amira Şeyh Ali, “Diplomatik ilişkilerin kesilmesi, ticari anlaşmaların askıya alınması gibi somut adımlar atabilirler. İsrail’in değil İspanya’nın büyükelçisini geri çekmesi gerekirdi. Küresel adalet mekanizmasını da harekete geçirmeleri gerekir. İspanya’da ulusal mahkemeler aracılığıyla savaş suçluları, insan hakları suçluları yargılanabilir. Bunun önünü açan yasal maddeler var. Bu, İsrail’e karşı çok etkili bir tedbir olur.” ifadelerini kullandı.
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in son dönemlerde gündeme getirdiği Filistin devletinin İspanya ve diğer AB ülkelerince tanınmasına yönelik girişimlerin şu anda etkili olmayacağını savunan Amira Şeyh Ali, “Bugün itibarıyla Filistin devletini tanımak, Filistin halkının özgürlüğünü elde etmesini sağlamayacaktır. Sınırların 1967’deki haline dönmesi gerekir. İsrail, Gazze’de uluslararası insan haklarını çiğniyor. İspanya ve diğer Avrupa liderlerinin daha fazla seslerini çıkarmaları ve eyleme geçmeleri gerekiyor.” diye konuştu.
Filistinli aktivist, “İspanya Başbakanı Sanchez’in her şeye rağmen İsrail’in, (Başbakan Binyamin) Netahyahu’nun Gazze’de insan hakları ihlalleri yaptığına ilişkin şüpheler yaratmasının bile yararlı olduğuna inandığını” kaydetti.
Diğer yandan yurt dışındaki Filistinlilerin de bazı haklar talep ettiklerine dikkati çeken Amira Şeyh Ali, “Mülteci ailelere topraklarına geri dönme hakları tanınmalı. Ben bugün kendimi mülteci olarak tanımlıyorum. 1948’de Filistin’e ait olan, babamın doğum yeri Safed’e dönmek istiyorum. Bizim evlerimizde, sokaklarımızda, şehirlerimizde yaşayan, el koyan sömürgeciler var. Biz, evlerimize geri dönmek, sömürgeciliğin ve apartheidin son bulmasını istiyoruz.” ifadelerini kullandı.